Zenit, sana içim ısınmayee, beni acitayeesun

Make the Girl Dance dinlerken (28 Nisan'da söylenecek şey değil ama) yaz geliyor hava negsel olacak şimdi lan sevinci içerisinde olmak tamamen çocukluktan kalan yaz tatili mutluluğun rezicüsüdür. Sığ psikolojik tespitimi de yaptığıma göre başlayabilirim: bir süredir şekilciliğimi resmen bir üst boyuta taşıyıp analog fotoğrafların güzelliğine doyamıyorum: ya ne, doyarım doymam zaten şekilcilik dediğin negsel bişi değil mi: Evet.

Geçenlerde Ankara'daydım, Zenit 19'umun deklanşörüne basmaktan gram çekinmedim. Çoksel pozlar yakaladım, iyiydik güzeldik... Mutlu başlayan her hikayeyin trajedisine yaklaşırkenki hissettiğim gerginliği size yaşatmayacak ve bu Zenit masalının trajedisine fast forward edeceğim: ya ne, Hamburg'a geldip bitmiş makarayı gözleri kocaman bakan MSN smaylisi gibi geri sararken film koptu. Bildiğin koptu.

KOP-
TU

Bu haberi de buradan duyuruyorum Ankara insanına. Şu satırı okuduktan sonra yıkılacak insanlar var. An itibarıya yıkıldılar. Fak. Ama afedersiniz, benim bir suçum değildi, Zenit'lerin makara sarma düzeneğinde bir sorun var, bir an takılıveriyor azcık zorlamaya da gelmiyor.

Nitekim yanmış film bir süre odamda orada burada durdu, müziksiz kasvetli zamanlarda benle bakıştı. Karşılıklı ağlaştık, birbirimize sarılarak vedalaştık. Şu an Hamburg çöp arıtma tesislerine varmış mıdır bilmiyorum ama yakın zaman içinde çöp poşetine dönüşecek veya bir bidonun bir parçası olacak. Umarım öyle de mutlu olur, reenkarnasyon diye bir şey var boru değil. Yok diyenlere kafam girsin.

Gelgelelim hiç mi foto yok aaa :( diyenlere: foto var. Buradan, uzaklardan değil, yakınlardan. Facebook seyircisi zaten doyuyor bu albümlere o yüzden sadece tadımlık birkaç poz koyacağım. Belki sonra fazlasını da eklerim. Geçenlerde bir gece çektiğimiz zaman ödürgeçleri, mekan: benim oda. Buyursunlar:







0 comments:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Powered by Blogger