NouvelleVague

Partey Photos by Mark Hunter, "The Cobra Snake"

Tim Barber

Tim Barber diye bir abimiz var. Güzel fotoğraf çekiyor. http://www.tim-barber.com/info

Kafa yaranlar #1

Kasım 2010

Son yazdığımdan beri epey bir zaman geçmiş. Şimdiye kadar hiçbir bloguma "Sevgili ....," diye başlamamama rağmen bu kadar uzun süre resmen sallamadığım blogumdan özür dilemeyi borç biliyorum:
"Sevgili blogum,
bugün senden özür dileyeceğim. Pardon, geçen birkaç ay seni sallamadım.

Sahibin
Ruf"

Soulseek adlı programı duymuşsundur sevgili blog. Tehlikeli denizlerde (aslında görünmeyen) korsan bayrağının yanında kendi ülke bayrağını iliştirip peer2peer dosya paylaşımını sağlayan basit bir yazılım. Hiç bulunmayan şarkıları bulmanın en kolay yolu. İşte bu programın bir özelliği var, ne zaman search yapacak olsa http portuna bir şeyler oluyor (yani kısaca browser bağlantısı gidiyor). İşte benim bu blogu sallamayışımın da nedeni buna benzer bir durum. Arayış içerisindeyken diğer birçok şeye kendimi kapattım. Derinlemesine bu konuya girmek istemiyorum. Aslında tembelliğimi 'arayış' bahanesi altına ezip bir halt etmişim gibi geliyor şimdi. Sevgili b., sen tembelliğimi maruz gör, fazla kişisel algılama. İnsan dediğin tembel olur zaten. Tembel demişken de es geçmeyelim, insan dediğin yaratıcı olur, hayalperest olur, derin olur. Arada arayış marayış der kendini affettirir.
Sevgili blöööö, sen burda yalnızken ben yalnız değildim. Başka işler yaptım. Fotoğraf çektim, proje yaptım.

Yadırgama beni sevgili sevgili. Yakın zaman içinde her şeye rağmen hayat devam ediyor demenin eşiğine geldim. Hala eşikteyim, (-yiz). Hala espri yapabiliyorum. Hala komik olabiliyorum. Yalnız eşikte olmaktan yoruldum, neyin kenarından döndüğümü unutmadan eski meskenime gönmek istiyorum.

Sevgili sevgilin
Ruf

Bit yolluyorum uzaya, fiyuuu

Beyler bayanlar, kaydırakta kayanlar, şu blogu okumak için fulbol bilgisine ve ilgisine ihtiyaç duyulMAmaktadır. Zaten ben de ne yazdığımın farkında olmayacağım.

Son iki gün futbol için üzülüyorum. Ne olacak bu futbolun hali filan diyorum, demiyorum, ya ne, şunu diyorum: Allah belacığını versin Inter ve Fulham. Hamburg'a uzanan İngiliz elleri kırılsın :'( 2 gram şampiyonlar ligi ve UEFA heyecanımız vardı onun da içine ettiniz. Bravo.

Futbol yorumlama yeteneğim burda bittiği için kendimi rezil edip daha fazla şey demeyeceğim. Kollektif oynadılar vesselam (kim oynadı?).
-Şu adam da pek tipsiz lan Barcelona'ya nasıl aldılar bunu?
-Ibrahimovic abi o.
Böyle yani.
(Halı sahada defansta iyiyim ama)

Gelgelelim içimizde kabardıkça kabaran bir başka heyecana: Dünya kupası. Resmen inanılmaz heyecanlıyım. Dünya kupası lan, boru mu? Ondan önce 27 Mayıs'ta Baba Zula ve Arif Sağ konseri, ondan da önce 21-23 Mayıs'ta Rock Hard (ucuz festival gibisi yok -[moral bozmak gibi olmasın ama eah] Orphaned Land, Bloodbath, Nevermore, Kreator...) ve ivit Hamburg'un gittikçe ısınması...

Bu nasıl y..rak gibi blog böyle Rufu diyenlere karşı boynum bükük. Şekilciyim ama hem yorgun hem de fena halde aç olduğumda blogum hakkında estetik kaygı güdemem. Özgürlüğü bidir.

p.s. Baba Zula ve Arif Sağ'a gitmek isteyen elime mum diksin. mekan: Fabrik

Ayrıca Holy Fuck yazı yazarken ne iyi gidiyomuş! (Yalçıncığım Avşar'a)

Zenit, sana içim ısınmayee, beni acitayeesun

Make the Girl Dance dinlerken (28 Nisan'da söylenecek şey değil ama) yaz geliyor hava negsel olacak şimdi lan sevinci içerisinde olmak tamamen çocukluktan kalan yaz tatili mutluluğun rezicüsüdür. Sığ psikolojik tespitimi de yaptığıma göre başlayabilirim: bir süredir şekilciliğimi resmen bir üst boyuta taşıyıp analog fotoğrafların güzelliğine doyamıyorum: ya ne, doyarım doymam zaten şekilcilik dediğin negsel bişi değil mi: Evet.

Geçenlerde Ankara'daydım, Zenit 19'umun deklanşörüne basmaktan gram çekinmedim. Çoksel pozlar yakaladım, iyiydik güzeldik... Mutlu başlayan her hikayeyin trajedisine yaklaşırkenki hissettiğim gerginliği size yaşatmayacak ve bu Zenit masalının trajedisine fast forward edeceğim: ya ne, Hamburg'a geldip bitmiş makarayı gözleri kocaman bakan MSN smaylisi gibi geri sararken film koptu. Bildiğin koptu.

KOP-
TU

Bu haberi de buradan duyuruyorum Ankara insanına. Şu satırı okuduktan sonra yıkılacak insanlar var. An itibarıya yıkıldılar. Fak. Ama afedersiniz, benim bir suçum değildi, Zenit'lerin makara sarma düzeneğinde bir sorun var, bir an takılıveriyor azcık zorlamaya da gelmiyor.

Nitekim yanmış film bir süre odamda orada burada durdu, müziksiz kasvetli zamanlarda benle bakıştı. Karşılıklı ağlaştık, birbirimize sarılarak vedalaştık. Şu an Hamburg çöp arıtma tesislerine varmış mıdır bilmiyorum ama yakın zaman içinde çöp poşetine dönüşecek veya bir bidonun bir parçası olacak. Umarım öyle de mutlu olur, reenkarnasyon diye bir şey var boru değil. Yok diyenlere kafam girsin.

Gelgelelim hiç mi foto yok aaa :( diyenlere: foto var. Buradan, uzaklardan değil, yakınlardan. Facebook seyircisi zaten doyuyor bu albümlere o yüzden sadece tadımlık birkaç poz koyacağım. Belki sonra fazlasını da eklerim. Geçenlerde bir gece çektiğimiz zaman ödürgeçleri, mekan: benim oda. Buyursunlar:







E o zaman ben biraz müzik koyayım

L'Enfer




Bohem olmak kolay değil.
-Y.Avşar Hamburg 02.2010

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Powered by Blogger